12 Mayıs 2008

Avuç içinde saklanan anne ve baba!

Bir Anneler gününü daha kutladık. Çocukluğumuzda böyle adetler yoktu. Ticari gibi görünse de sevginin paylaşıldığı bu gibi günlerin güzel etkinlikler olduğuna inanıyorum.
Sevgi deyince sizinle paylaşmak istediğim bir konu aklıma geldi;
İkizlerimiz doğduğu zaman eşim de benim gibi çalışıyordu. İkiz çocuklarımızın olacağını doğumdan beş on dakika önce öğrenmiştik. Bugünkü teknoloji yoktu tabii.
Eşim çocuklar dört yaşına gelinceye kadar çalışmadı. Çalışması da imkansızdı. Hem bugünkü gibi bakıcılar çok değildi, hem de ikizleri kime bırakacaktık?.
Bunları neden yazdım?
Vaktim çok olunca, torunumu dikkatle izliyorum.
Bir şey ilgimi çekti. Torunumun en çok sevdiği oyuncak, bambudan yapılmış iki minik insan. Biri bıyıklı erkek, diğeri kadın oyuncak.
Torunum onları avuçlarının içine alıyor ve hiç bırakmıyor. Özellikle gündüzleri. Birine baba diyor, diğerine anne.
Önceleri hiç durmamıştım bu sevginin üzerinde.
Sonra şöyle düşündüm;
Torununum sabah kalkıyor, annesi ve babası evden çıkıyor ve işe gidiyor. Bir bakıcı geliyor. Gerçi ona da anne diyor ama akşama kadar anne ve baba yok ortalıkta tabii.
İşte diyorum ki o iki oyuncağı bir yerlere bırakmadan avuçlarının içinde tutarak anne ve
babası ile iletişim kuruyor ya da kendini onlarla birlikte hissediyor.
Bu yargıya varmamın bir nedeni de bazı akşamlar annesi ve babası bir yere gittiklerinde önce bizimle beraber oynaması ama geç saatlere kadar oturması, uyumaması. Hatta camın önünde kucağımda onları beklemesi. Geldiklerinde de yüz vermemesi.
Bir dede olarak diyorum ki belirli yaşa kadar çocuğunuzla ne kadar birlikte olabilirseniz olun. Bunun için şartları zorlayın. Biliyorum hayat şartları buna izin mi veriyor der gibisiniz!...
Unutmayın, o minik kalpler belli etmeden anneleri için, sizin için çarpıyor.

11 yorum:

Unknown dedi ki...

Ben yazınızı okurken çok duygulandım. Torununuzu ne de güzel gözlemlemişsiniz.

Sevgiler

Berceste dedi ki...

Ne kadar doğru bir gözlem. Mete için üzüldüm :( Kıyamadım... Ama günümüz şartları, biraz da bizlerin hırsları ile birleşince olan o minik yüreklere oluyor galiba :( Aynı bebeklerden benim de vardı. Türk Cumhuriyetleri'ne giden babamın bir arkadaşı hediye getirmişti. Odamdaki perdede asılı durur. Şimdi onları görünce Mete aklıma gelecek hep. Onu benim yerime öpebilir misiniz?

Sanem dedi ki...

Duygulandım okuyunca. Ve gün içinde kızımın yanında olabildiğim için şükrettim tekrar.

Punto dedi ki...

Teşekkür ederim Sevgili Mahzun Prenses. Umarım doğru bir gözlemdir.

Punto dedi ki...

Bu tip oyuncakların çocuklar üzerindeki etkilerinin önemli olduğunu doğruluyorsun Sevgili Dilek.

Punto dedi ki...

Zaman çok hızlı akıyor Sevgili Sanem. Onun için sevgiyi doya doya yaşamalı çocuklarımız.

Esra dedi ki...

Cocuguyla "ilk"lerini yasamak icin meslegini terk etmis biri olarak size katilmamam imkansiz. Sartlar mutlaka zorlanmali... Bir daha asla 1 yasinda olmayacaklar. Bir daha asla "ilk kez" yurumeyecek, "ilk kelime"lerini soylemeyecekler...

Punto dedi ki...

Çok haklısın Sevgili Esra. Ben de seni kutluyorum ve en iyisini yaptığına ve annelere örnek olduğuna inanıyorum.

Sanem dedi ki...

Konuyla ilgisi yok ama, şu kırmızı DDD logosunu bloğuma nasıl yerleştirebilirim? Biraz bilgi verirseniz çok sevineceğim. Şimdiden teşekkürler.

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Punto Amca
ben de okurken duygulandım, gözlerim doldu. Can henüz bilmiyor daha, ama Mete gibi o da kavradığı vakit ne yapacak acaba? Güya onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak için çalışıyoruz anneler olarak. Acaba onlara sorsak ne isterlerdi? Annesini babasını yanında görmek onlar için servetlere değer...

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; o minik kalplerin nasıl attığını bilmek çok zor. Ama hareketlerinden çıkardığım sonuç anne ve babanın yerinin çok ayrı olduğu şeklinde.