19 Mayıs’taki tatili fırsat bilip İznik diye yola çıktık. Orhaneli’ne gelince sola İznik yoluna saptık. Yol gidiş geliş ama geniş. Tatil günü olduğu için de tek tük araç geçiyor. İki yanımızda zeytin ağaçları karşılıyor bizi. Git git zeytinlikler bitmiyor. Bir süre sonra sağda gölü görüyoruz ama göl kenarından gidemiyorsunuz. Yolla göl arasında çoğu kez zeytinlikler. meyve bahçeleri görüyorsunuz. İznik’e İstanbul kapısı’nın yanından girdik. Birkaç kapı daha olduğunu sonradan öğreniyoruz.
İznik gölün öbür ucuna kurulmuş. Küçük bir kasaba. Göl kenarında piknik yerleri ve kafeler açılmış.Merkezden gölün aksi istikametine doğru çınarların gölgelediği çarşıyı geziyoruz. Sağlı sollu çini dükkanları başınızı döndürüyor. Yolun sonuna doğru Çinili Cami’yi ve müzeyi geziyoruz. (Dostlara not: Çinili Camii ve müzeyi ayrı bir yazıda anlatacağım).
İznik Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri. Ayrıca Hıristiyanlar için de bir o kadar önemli bir ziyaret yeri. Bu ilginin en önemli nedeni, M.S. 325 ve 787 yıllarında burada gerçekleştirilmiş olan I. ve VII. Ekümenik Konsil toplantıları. 218 piskoposun katılımıyla yapılmış olan ve Hıristiyan dinine hayat veren “İznik Yasaları” adıyla bilinen 20 maddelik karar Senatüs Sarayı’nda alınmış. Toplantının yapıldığı Ayasofya, bugüne kadar gelmiş. Kilise cami'ye çevrilmiş.İznik konusunda özellikle Kültür ve Turizm bakanlığı’nın internet sitesinden aldığım bilgileri sizlerle paylaşıyorum:
Bir efsaneye göre Hindistan'dan Tanrı Dionysus'un dönmesiyle bu yerleşim yerinin kurulduğu söyleniyor. Antigonas Monophthalmus Milattan önce 316 yılında şehri keşfettiğinde Şehirde Bottiaei halkı yaşamaktaydı ve şehrin adı Elikore idi. Antigonas'dan sonra şehre Antigoneia adı verildi. Ipsus savaşından sonra (Milattan önce 301) Alexander'ın generallerinden biri olan Lysimachos(Milattan önce 360-281) şehri ele geçirdi Makedon lider Antipatros'un kızı karısı Nikai'nin adını verdi. Yüzyıllar içinde Nikaia adı fonetik olarak bir takım değişikliklere uğradı. Önce Nicea ve Türklerin zamanında da İznik adına dönüştü.
Milattan önce 316 yıllarına dayanan tarihinden bugüne kadar İznik Romanların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlı Türklerinin tam bir sanat laboratuarı olmuş. Prof.Aslanapa ve Prof. Altun İznik tuğla ve kireç ocaklarında yapılan kazılarda bulunan Osmanlı seramiklerinde Selçukluların etkisini belirlemişler.
Yapılan son araştırmalara göre, beyaz sert seramikte kullanılan materyalin Osmanlı döneminde kullanılan yumuşak porselene benzeyen materyalle aynı olduğunu ortaya çıkarmış. Çaydanlıklarda ve duvar çinilerinde mavi ve beyaz, kullanılan ilk renkler olmuş. 16. Yüzyılda turkuaz kullanılmaya başlanmış. Kakma kırmızı Süleymaniye Cami mihrabındaki duvar çinileri de Osmanlı dönemini yansıtacak tarzda kullanılmış.Osmanlı döneminde İznik çinileri ve çömlekleri Türk hakimiyeti altındaki Rodos Adasına ihraç ediliyordu. Ünlü gezgin Evliya Çelebi 300 atölyenin 17. Yüzyılda İznik'de oluşmasını sağlamış. Bu rakam yapılan kazılarda da doğrulanmış . Türk Kurtuluş Savaşı sırasında İznik çalkantılı bir dönem geçirmiş. Şehir Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, yakılmış ve halk kaçmak zorunda kalmış. İznik Cumhuriyetle birlikte Trakya'dan gelen göçmenlerin yerleşim alanı olmuş.1996 yılında kurulan Çini Atölyeleri, 1993 yılında kurulan İznik Vakfı ve 1995 yılındaki Çini ve Seramik Araştırma Merkezi, 16.yüzyılın çinilerini yansıtma görevini başarı ile yapıyor. Bugün, İznik çinileri birçok eski ve yeni binaların dekorasyonunda kullanılıyor.İznik Vakfı dünyaya çini sanatını tanıtmak, gelecek nesillere bu mirası taşımak ve eğitim programlarına dahil etmelerini sağlamak üzere kurulmuş.
İznik çinilerini ünlendiren nedenler:
1- İznik çinilerinin yüzde 70-80’ i kuvars ve kuvarsitten yapılmış. Bir araya getirilmesi güç olan üç farklı kuvars ve sırdan oluşturulmuş. Bu karışım 900 derecelik bir ısıda bir araya getiriliyor.
2- Yapılan uzun araştırmalardan sonra çinilerdeki ısıyla oluşabilecek sorunlar, kuvars ve kaya kristalleriyle çözülmüş.
3- İznik çinileri birçok tayın birleşimiyle oluştuğu için birçok rengin de armonisini taşıyor. Bunlar turkuaz mavisi, koralın kırmızılığı ve yeşimin yeşili gibi.
4- Çinilerde yer alan bazı renkleri -örneğin koral kırmızısı - elde etmek çok zor. Elde edilen bütün renklerin yanı sıra kornea beyazı ve opak rengi de kullanılıyor. Opak renginin kullanılması ışığın emilip farkı ışık kırılmalarına yol açarak görüntülerin ve renklerin daha iyi ortaya çıkmasına neden oluyor. Ayrıca bu rengin kullanılması çinilerin korunmasına da yardım ediyor.
5- Çinilerin üzerindeki yazılımlar, İslam felsefesini net olarak yansıtıyor.
10 yorum:
Klastrofobisi yani kapali yerde kalma korkusu olanlara iyi geliyormus cini ile dosenmis mekanlar! Aydinlik ve ferah etki yapiyormus. Iznik'e gitmek hep aklimda vardi, simdi daha cok istedim gitmeyi...
Sevgili Dilek; gidip vakfın çalışmalarını incelemek gerekir diye düşünüyorum. Biz çok kısa kalabilmiştik.
Iznik'e en son yillar once gitmistim ve muhtesem cinilere hayran kalmistim. Siz de harika anlatmissiniz. Ellerinize saglik.
İznik çok değişmemiştir Sevgili Esra. Bir kaç site gördük göl kenarında. Bir büyük bir otel. Sanırım çok fazla göç almamış. Çiniciliği yaşatmaları çok güzel. Bir de pazarlamasını yapabilseler.
Böyle güzel gezi yazılarınızı okudukça insanın emekli oluveresi geliyor. Sevgiler, iyi eğlenceler...
Sevgili Mahzun Prenses. Emekliliğe şimdiden özenme. bu yıllarını doya doya yaşa. Nasıl olsa bir gün emeklilik kapınıza dayanacak.
Bende stajımı Gorbon Işıl'da yapmıştım.Yurt dışında bir cami için çiniler hazırlamıştık.Çinilerdeki canlılığa bayılırım...
Gorbon Işıl'ın çalışmalarını hatırlıyorum Sevgili Suzi. Hatta reklam müdüremizi -Zeynep Çavuşoğlu'nu- gelin vermiştik onlara. Hala aynı işi yapıyorlar mı acaba?
İznik'e gitmeyeli yıllar oldu.. Yazılarınızın devamını merakla bekleyeceğim..
Sanırım fazla bir değişiklik yok İznik'te Sevgili Ayşegül. Gezdiğim yerleri yazmak görev gibi oldu bana artık.
Yorum Gönder