9 Ocak 2012

Fren patlamadan!

Yayın gerildiği ve okun havada yön bulduğunu işaret eden vınlama sesinin netleştiği bir noktadayız... Kimleri daha vurur, nerede durur, ne kadar yara açar bilinir mi? Cumhuriyet Tarihinin dönüm noktası nitelemesinde birleşenler bu olayla üzerinde bolca tartışma yaşanacak bir başka sahneye daha ayak basmış oldu. Perdeler açılacak biri Ak derken diğeri gene siyahta karar kılacak! Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, İnternet Andıcı davasında “şüpheli” sıfatıyla 7 saat ifade verdikten sonra tutuklandı. Başbuğ “Hükümeti yıkmaya teşebbüs” “Kara propaganda”ve “terör örgütü yöneticisi olma” iddiasıyla suçlandı. Başbuğ, adliye çıkışında “Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı. Takdir yüce Türk milletinindir” dedi....
Halkın takdiri yetiyor mu? Ya diğer tutuklamalarda uzayıp giden özgürlük kısıtlamaları, dikkate alınmayan masumiyet karinesi ve içerde kalma süreleri, ayları, yılları bulurken halk tarafından takdir edilmediği bilinmiyor mu! Her türlü şikâyete- doğru değil feryatlarına rağmen uygulama değişmemekte, karara varılırken bu usulun kullanılmaktan vazgeçilmediğini takdirlerinize sunarım. Gerçeği aramanın son derece kıymete bindiği ve de zorlaştığı bu ortamda bugünden itibaren sahne şöhretli bir isimle açılıyor...
Medya da değişen bir şey olur mu? Yarına saklanan tartışmada biri ak, diğeri kara derse, asla şaşırmam!. İnatlaşmadan intikama giden yol kısalmıyor mu ? Görüntü vahim! Ben ülkem medyasının başarılı bir yayın gerçekleştirdiğini, bir gerçeği, bir bilinmezi daha da çok bilinmez kıldığını biliyorum... Anlayamadığım, hayret verici tesadüflerin, üst üste yığılmasının da ilahi bir tesadüf olduğuna inanabilmemiz oluyor! Hem her alanda abartıya olan düşkünlüğümüz bizi yorgun düşürüyor...
Medya kendi bünyesi içinde asla hastalığını yenecek güce erişememiştir... Bu nedenle gerçeği yansıtması tam olarak gerçekleşemez. Yani biz uzunca bir süredir sis içinde kör uçuşu yapıyoruz... Kimi zaman birine bakıp veya birilerine takıp kötümser oluruz... Veya eniştem bizi şap diye öpüyor! Bizi olmadık şekilde yüceltiyor... Ayaklarımız yerden kesiliyor... Havalanıyoruz... Hataları sıraladıkça sıralıyor, etkisi olacak sanıyoruz... Kimse duymuyor... Kimse görmüyor... Arada gözümüz aynaya takılınca “hayaller siliniyor”. Çakılınca daha da kötü oluyoruz...
Medya’nın hastalığı her solukta ağırlaşıyor... Her akşam uyuşturucu verildiği için acının çığlığı çıkmıyor... Duyulmuyor! Uyuşuk halimiz sürerken, gazeteler TV’ ler el değiştirirken karanlık koyulaşıyor... Yeni patronların vitrin tercihleri, meslek ilkelerini siliyor... Övgüyle gelen pek çok gazeteci bir süre sonra nerede ise sövgü ile kovuluyor! Neden birileri direksiyona oturttuğu gazeteciyi olmadık yerlere taşır ve neden bir süre sonra silkip atar?. Sorgulayamıyoruz! Oysa ölçü evrenseldir... Ortada bir yerde herkes için de geçerlidir. Keskin sirkelerin küplerine verdiği zarar görünenden derindir... Tartılamaz... Oysa meslek ilkelerine ve gerçeğe saygı duyabilsek, birilerinin sırtını sıvazlamanın gazetecinin görevi olmadığını bilsek, durum daha normale dönecek. Belki aslımıza dönüp nereye geldiğimize bakma şansını elde edeceğiz !
Gene de gelişiyoruz!. Yalanı gerçek gibi algılama kabiliyetimiz gelişiyor... En ucuz olaydan en pahalısına yalanı GDO’ layıp hızla üretiyor, doğru diye satışa sunuyoruz! Basit bir ekmek zammı var... Her zaman olan zam... Ne deniyor... Ekmek fiyatı değişmemiştir... Gramajı daha sağlıklı olmamız için azaltılmıştır... Bu en ucuz yoldan yapılan yalan! Bir de pahalı işleri ucuzlatanlar var...Yalana dayalı reklamın gerçeği! Hemen her şey abartı sınırını aşmış reklam zekâsına kurban edilmiş! Çoğu zehirli su akıtan kirlenmiş ve mimlenmiş derecikler cennet tarifine sığmış, bir avuç su birikintisinde Venedik yaratılmış ve satışa çıkmış! Adamın gondoldaki keyfi yerinde, tavrı ev değil simit alır gibi rahat... Venedik ayağınıza geliyor. Nasıl demek yasak! Siz evlere ulaşıyorsunuz ya ona bakın!... Gondol doğru adreste!. (Pardon bir de ADRES evleri var... O yanlış adreste! Venedik dışında ) Venedik sana geldi, sen de sola dönersen kaynananın evine gelirsin!... Öylesine normal bir reklam! Kim korkar yalandan... Kim ölmüş yalandan! Yalanın ciddi ve tehlikeli uygulamaları başarıyı sunuyor!..Alışkanlığımız böyle oldu! Normal mi diyemiyoruz... Aklıma gelen ve halen süren, girilmemiş inlere giren, tırmanılmamış kayaları aşan uzun soluklu bir kış operasyonun başarılı görüntüleri ve hemen ardından gelen Uludere kazası! Acım iki kat... Dışta eller tetiğe yakın... İçte saldırı moral yıkıcı senaryolar ve aykırı kavgada silahlar çekilmiş! TSK’ nın olumlu moral etkisine ne oldu? Bu bir inatlaşma diyenler ne diye böyle düşünüyor!
Zar zor tırmanmış ülkem 2012 yokuşunun başına kadar... Yüklü bir kamyon... Yorgun bir kamyon... Değişimden dönüşümden başı dönmüş! Neyi değiştirip neye dönüyoruz! Ama yokuşun başına kadar gelen kamyonun yükü kıymetli... Geleceği umut dolu... Yokuşu inebilirse freni patlamadan... Durup dinlenip... Soluk ala ala! Ne ala... Yoksa söz meclisten dışarı(içersi kavga döğüş) karanlık büyümez mi içimizde? Meclis’e baka baka... Küfürü duya duya... Kavgayı göre göre... Ok yaydan çıkınca ilklerin yolu da açılır mı? Yoksa içimizi burkan karanlık, yarın için büyüyen umutsuzluk “tutuklanmaz”, galip mi gelir, gerçeği ararken esir düştüğümüz Kara propaganda!

2 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Gününüz Kutlu Olsun :))

Punto dedi ki...

Sevgili Asortik Krep; teşekkür ederim.