23 Ocak 2012

Resmi bayramların özünü anlatabildik mi?

Bu günlerde gündemi  yakalamak çok zor.  Bir konu bitmeden bir başkası sıraya giriyor ve hepsi yarım yamalak tartışıldıktan sonra unutulup gidiyor. 19 Mayıs kutlamalarıyla ilgili tartışmanın ise pek biteceği yok gibi.
Bakanlığın kutlamalara koyduğu sınır,  sinir edici nitelikte.  Gerekçeler gerekçe değil. Tartışmayı rejim boyutuna taşıyacak nitelikte. 
İnsan belirli bir yaşa gelince olaylara daha bir tepeden, farklı bir pencereden bakıyor.
Sahi bunca senedir resmi bayramları kutlarız. Kutlarız da çocuklarımıza bu bayramların özünü, gereğini, millet olmanın çimentosu olduğunu, neden kutladığımızı anlatabildik mi?
Bir ulusun nasıl kurulduğunu, bu ulusun parçalanmamasının önemini anlatabildik mi?
Cumhuriyet’in özünü benimsetebildik mi?
Okullarda bayramlarla ilgili göstermelik olmayan, ciddi hazırlanmış programlar yapabildik mi?
Gençlerin ilgisini “bayramların önemine” çekebildik mi?
İnkılâp derslerine gereken özeni gösterdik mi?  Öğrencilere yakın tarihimizin önemini anlatabildik mi?
Resmi tarihin dışında araştırma yapmalarını özendirebildik mi?
Etnik görüşüne göre tarihi yorumlayanlara gerçek tarih işte budur diyebildik mi? Karşılarına geçip tezlerini çürütebildik mi?
Üniversiteden bir arkadaşım vardı. Üniversiteyi bırakmış, Harp Okulu’na girmişti. Tuğgeneral  rütbesindeyken 30 Ağustos’ta İstanbul’daki törenlerin komutanlığını yapmıştı.
Bir sohbetimizde şunları söylemişti:” Geçit töreni için yolları kapatıyoruz. Hem de iki kez. Provalarda ve törenlerde.  İçim sızlıyor. Halkı perişan ediyoruz. Vilayete raporlar sundum. Hipodrom gibi bir yer yapın. Törenleri orada yapalım. Kimseye derdimi anlatamadım”.
Böyle gelmiş böyle gider zihniyetini yıkabildik mi?
Şuna inanıyorum; Bir şeyi kutlarken çağın gelişimine uygun olarak onun özünü tam olarak anlatmalıyız. Bıkmadan usanmadan. Yoksa birileri gelir,”neyi niye kutluyoruz  ki” der.
Öylece bakakalırız.

Hiç yorum yok: