2 Ocak 2012

GAZETA-KODUCU !

KELAYNAK YAZIYOR
“Cahille bal yeme. Âlimle taş taşı!”
Konuya, kapıdan girmeyi isterdim... Öyle ya, iyi bir iş yapacak isek bacayı unutup kapıdan girmemiz gerekir... (Bu buyruk Keşanlı Müftü’nün güncel sözlü destanına dayanıyor!) İşte bu destanın yarattığı duygular içinde kapıya yanaştım... Kapı girişleri tıkanacak kadar yoğunlaşmış, aykırı beyanların orta yerinden daha da aykırı beyanlarla mucize düşünürler düşüncesizce ortalık yerlerde fışkırmıştı! Karışık iken karma karışık olan beyinlerde “nereden çıktı bunlar” sorusu emekleyerek öne çıkmaya çalışsa da tusunami hırsı ile gelen yeniler gündemi yenilemiş mantığı da yenmiştir. Normal görünen hemen her şey anormal bir baskı altına girmiş, giderek tarihin tozlu raflarına sıralanmaya başlamıştır! Hemen her konunun öndeki vitrinini “sonradan olmalar” doldurmuş mantık sınırı hızla aşılmış SİNİRE ulaşılmıştır...

Korkuların yayıldığı, yeni Anayasa için fikir sorulan ortamda kimin sesi çıkıyor?... Kim Anayasa için heyecan duyuyor? Kimin cesareti tam? Ulus devletin takvimine karşı savaş veriliyor. Anadolu halkının bütünlüğü, refahı ve mutluluğu mu önde?. Bütün etnik kimlikleri birleştiren ortak Türk kimliğine saldırı yok mu?. Kabul edilemez olan TÜRK kelimesi mi? Türkiyelilik kavramının kucaklanmak istenmesi hangi ince hesabın aşikâr planıdır. Bu körlük, yılgınlık, kolaycılık, kırılma bize has bir günahtır...
Yurt sevgisinin henüz sönmeyen ateşine biraz rüzgâr ulaştırmak ona daha yakın olmak ve engelsiz ulaşmak için tek akılcı yol Noel Baba gibi bacadan sızmaktır. 2011 in son “tutuklu mantık “yazısında olayları sıralayıp ileri gitmemek sadece işaret etmek istiyorum! Başkasını iğnelemeden, çuvaldızı kendine batırarak ve her dönemde anamızın ağladığını akılda tutarak sormak şart! Anamızla ilgili yasaları hatırlarsak mutlu olur muyuz? Bilhassa gece yarısı ışıklar söndükten sonra gürültülere bakıp tahmin ederek gerçeği öğrenme hakkını kullanmış olmuyor muyuz? İğnenin battığı çıkmayacakmış gibi görünen acısının dinmediği yerde TUTUKLULUK süreleri var! Suçum ne benim? sorusuna yıllarca cevap alamayanların insafına sığındığı kanunları kim yaptı? Kanunu yapanlar bugün düzeltelim diyor ama yanlış yaptıklarını açıkca kabullenmiyorlar! Şike kanununda aynı kusurlu imalat olmadı mı? Daha sonra ise yeni yeni paketler hazırlamaktan geri de durulmuyor. Paketler beni korkutuyor! Hele isimleri Özgürlük paketi olunca “demek zannettiğimiz kadar özgür değilmişiz” diyorum! Yeteri kadar özgür olsak paket gelir miydi?

Hani şaşmaz denen rakamlara bakınca da içim rahatlamıyor! Onlar da mantık sınırını aşmış gidiyor! Kimi 99 diyor... Resmi rakamlara bakılırsa 8 gazeteci hapiste... Bana soranlara tutuklu kaç gazeteci var bilmem diyeceğim... Ayıp değil artık... Cumhurbaşkanının bile daha kaç yıl görevde kalacağını bilmediği bir yerde benim cahilliğin ne önemi var! Göze batan gazeteciler de cahil mi? Her biri her daim hemen her TV de ahkâm kesme nöbetinde... Yere sağlam bassalar bari... Ne gezer kimi kayganlaştırıcı krem edebiyatından Aşüfte benzetmesine sıçrıyor, kesintisiz sıçratıyorlar! Oysa benim mesleğimin tek sayfaya sığacak kadar kısa da olsa yerleşmiş kuralları var. Okuyanı, uygulayanı, nerede bu kurallar diyeni yok! Karanlığa itilmiş ört gitsin acımasızlığına mahkûm edilmiş sayısız yetkin yetişkin gazetecisi var. Evet itilmişler. Yalanın, intikamın, kinin, nefretin, pazarlamanın, azarlamanın içinde yer almamışlar... Kazık gibi gazeteci kalmışlar! Eğilemeyince kırılmışlar, budanmışlar! Satılan gazetenin koltuğu masası maşası olmamışlar.
Bugün ortada olan, sürüm yapan, sansasyon-kolik dedikoduya yaslanmış, kuralsızlıkla semiren haber kuralıdır. Haberin kralı olmuştur... Hakikat yerine mantık dışı duyumların sorgusuz halleri gerçek damgası ile tescillenmiştir. Şeffaflık bilmenize gerek yok, şimdilik işime gelenleri yaz sınırına çekilmiştir. Aslında uzunca bir süredir başka biri var sahnede... İşin sahibi gazeteciler cep telefonuna sığdırılmış bir BİP sesi ile veda etmiştir. Gerçek kalan kısa mesaj olmuştur.
A’dan Z’ye gazeteci vefat etmiştir. Cenazesi İkitelli’de ikindi namazını müteakip kaldırılacaktır.
Dön kuralları yutkun, dinazorluğu rafa kaldır, dırdır etmeden her tür bilgiyi çekmecesinde bulana, her tartışmada ön koltuğa oturup tüm ışıkları alana, olmayacak yalanı parlatana haberi kine bulayıp nefretle ortaya atana bak! Ne görüyorsun? Gazeta-koducu!

 Hamiş!    2011 yılını tamamladık. 2012 yılı için kendimizi nasıl kandırabiliriz!  Örnek olur mu!?
Nice sağlıklı mutlu yıllara!

Hiç yorum yok: