22 Şubat 2007

Yorum bırakanların "bırakamama çilesi"

Hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. Kullandığımız sistem kendini yeniledi ve bizleri de bu yeni sisteme sokmaya çalıştı, şifreleri değiştirdi, sonunda da başardı.
Bir çok günlükte aynı şikayet var. "Yorum bırakamıyorum". Ben de bir ara bu sorunu yaşadım. Sevgili Dilek gurbet ellerden yetişti, düzeltti. Şimdilik sorun yok gibi görünüyor.
Önceki gün orayı burayı karıştırırken sistemin içinde bir yorum listesine ulaştım. Sevgili B5'in iki yorumu gmail adresime gelmemiş, görmemişim, tabii yorumu kullanmamış olmuşum. Aynı şikayeti Sevgili Nicomedian'da yapmış, yorumunun kaybolduğunu yazmıştı.
Bu liste nereden çıktı, nasıl olmuş onu da bilemiyorum.
Bu iki yorumdan birini kullanabildim, diğeri sanal alemde sır oldu çıktı. Sevgili B5'in günlüğüne de özür yazısı yazdım, gördü mü yoksa o da sır mı oldu bilemiyorum.
Dostlarıma şunu söylemek istiyorum: Bırakılan yorumlar gerçekten insanı mutlu ediyor. Bir nevi iletişim kuruyor, tanımadığınız kişilerle dostluğunuzu sağlıyor. Bu bakımdan yorumlara çok önem veriyorum, cevap verme konusunda da çok titizim. Zira gelen yorumlar gibi cevaplar da beni mutlu ediyor. Sizlerin de aynı düşüncede olduğunuza inanıyorum.
Sevgilerimle,

Punto amca
.................................................................................................
Tramvay geliyor çın çın öterek!.

Tünel ve taksim arasında çalışan tramvaylar hem özlem yaşatıyor, hem de hatırı sayılır ölçüde yolcu taşıyor.
Tramvay’a binmişsinizdir Tünel'le Taksim arasında. Bizim yaştakilere oyuncak gibi geliyor şu an kullanılanlar.
Çocukluğumuzun vazgeçilmez toplu taşıma aracıydı tramvaylar.
Bu araçla ilk tanışmam Ortaköy- Karaköy hattındaki tramvaya binmemle oldu. Ortaköy’den Eyüp’e orta okula gidiyordum. Ortaköy neresi, Eyüp neresi. Karaköy’de iniyordum, Eyüp’e de vapurla gidiliyordu.
Lisede de tramvaya çok bindim ama bu kez Kadıköy yakasında. Yeldeğirmeni’nden bir koşu sahil yoluna iniyor, tramvaya binip Haydarpaşa Lisesi’ne gidiyordum. Öğrenci bileti 3 kuruştu. Yanlış okumadınız üç kuruş. Hatta biz öğrenciler vatmana delikli iki buçuk kuruşları veriyorduk, bir gidiş bir gelişte bir kuruş kazanıyorduk. Ailemizden aldığımız harçlık dışında yarım kuruşlardan kazandığımız paralara çok seviniyorduk.

İLK TRAMVAY YOLU NEWYORK'TA

Tramvay kelimesi de İngilizceden girmiş dilimize. Biliyorsunuz tram düz yay, way de yol demek. Yani düz yaylı yol. İlk tramvay yolu 1842’de Amerika’nın Newyork şehrinde döşenmiş. Yolu bir Fransız yapmış. Arabaları da atlar çekmiş. Amerika’dan sonra İngiltere, Fransa ve Belçika’da yaygınlaşmış. Atlardan sonra elektrik dönemi başlamış.
Türkiye’de ilk tramvay 3 Eylül 1869’da Kostantin Karopano Efendinin kurduğu kumpanya tarafından getiriliyor. Bu tramvayları da atlar çekiyor. İlk tramvayımız Azapkapı, Galata, Tophane, Beşiktaş arasında işletmeye açılıyor.
Bizde de zamanla atlar yerini elektriğe bırakıyor. İlk elektrikli tramvay 1914’ de işlemeye başlıyor. Şehir trafiğini tıkadığı gerekçesiyle önce İstanbul yakasında 12 Ağustos 1961’de kaldırılıyor, daha sonra 14 Kasım 1967’de de Kadıköy yakasında.
Bir dönemde troleybüsler boy gösteriyor yollarda. Sonra onlarda veda edince yollar anlı şanlı belediye ve halk otobüslerine kalıyor.
............................................................

12 yorum:

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Merhaba Punto Amca,
son zamanlarda işten dolayı fazla vakit ayıramıyorum blog sayfalarını gezmeye. Ama illa ki senin sayfana uğramadan edemiyorum. Güne gazetemi okumadan başlamak istemiyorum:)
Bıraktığımız yorumlara ilgiyle cevap sunuyor olmanız da ayrıca çok hoşuma gidiyor. Yorumuma değer verildiğini hissediyorum, mutlu oluyorum.
Çok şükür yorum bırakamama sorunu ile karşılaşmadım ben, bu yüzden şanslı hissediyorum.
Tramvaylara gelince, resimde de olduğu üzere benim aklıma ilk İstiklal Caddesi üzerindeki tramvay geliyor. 5-6 yıl öncesinde en az 2-3 vagonu varken, şu an tek vagonu var sanırım. Hatta Çarşamba günü eşimle kısa bir yürüyüş yaptık Beyoğlu'nda ve ben tek vagon kalmış tramvayı bile göremedim. Neyse ki ben sırf meraktan da olsa tramvay keyfini yapmıştım. Burdan herkese de bir bilgi vermek istiyorum. Türkiye'ye ilk gelen tramvayları görmek isterseniz, Sütlüce'de ki Rahmi Koç Müzesine gidebilirsiniz. Atların çektiği ve elektrikli olanlar tramvaylar mevcut ve daha neler neler... Çocukları bu müzeye götürmek, onlar için çok büyük bir hediyedir.
sevgiler

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Yorumumu okuduğumda hitap ederken sen ile sizlerin birbirine karıştığını gördüm. Kusuruma bakmayın...

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar;
Bu günlüklerin en can alıcı noktası yorumlar. Yorumlar paylaşımın aynası. Yazınızın okunduğunu görmek, o konuda yorumları paylaşmak çok güzel. Sizler senler karışsın, hiç önemli değil. Yapı olarak pek sizli bizli konuşmaları sevmeyen biriyim. Patronlarına, müdürlerine ağabey diyen biriydim. Laf aramızda punto bey gibi sıfatları sevmiyorum. Tüm günlükcülerin punto amcası olmak çok güzel bence.

Punto dedi ki...

Rahmi Koç müzesini gezmiştim. Yeni nesil için önemli ve ilginç bir müze. Hatırlattığın için teşekkürler Pınar.

Bocuruk dedi ki...

Sevgili Punto Amca,
Ben de yorumlarını kaybedenlerdenim. Ve bu beta-blogger ı hiç sevemedim. Zorla geçiş yaptırdılar. Ama sanırım yakında bu sorunları çözerler. Öyle umuyorum yani.
Şimdiki o anlı şanşı belediye ve halk otobüslerini hiç mi hiç sevemedim. Liseyi bitirene kadar küçük illerde yaşadım ve otobüs o kadar da gerekli değildi. Neredeyse her yere yürüyerek gidebiliyordum. İzmir'e ilk geldiğim yıllarda Alsancak-Hatay arasında troleybüsler vardı ve benim çok da hoşuma gitmişti. Ama sonradan kaldırdılar. Şimdi metro var artık. Bence otobüslerdense o daha güzel. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler:)
Sevgilerimle...

Punto dedi ki...

Sevgili Bocuruk; Haklısın metro hepsinden güzeli.

Biz kendimizi akıllı sanan bir milletiz. Toplu taşıma araçlarına şimdi şimdi aklımız yatıyor. Metro daha yeni girdi hayatımıza. En büyük metromuz tüneldi. Düşünün. Avrupa metrolarını görünce nerede olduğumuzu anlıyoruz. Ya trenler. Batılılar tren yolu yaptırmadılar, kamyonları sattılar. Yollar kan gölüne döndü yıllarca. Kendileri. Trenin süperini yaptılar. Bu konu her konu gibi bir dokun bin ah işit şeklinde.

Yorum konusunda dayanamadım, ön izlemeyi kaldırdım. Şimdi kontrolsuz yorum bırakılıyor günlüğüme ama hiç değilse bazı yorumlar sır olmuyor.

Adsız dedi ki...

Ben eski tramvayları değil ama troleybüsü hatırlıyorum. Tepesinde boynuz vardır;düşünce biletçi inip yerine takar.Bebek'den Taksim'e ve Eminönü'ne. No.22. Vakti bol olanlar için Boğaz kıyısında bakına bakına gidersiniz. Şanslıysanız Çolpan İlhan da durağın orada olur...

Punto dedi ki...

Troleybüsler tramvay kadar uzun ömürlü olmadı tabii Sevgili nicomedian. Trafik rahatlayacağına karmakarışık olurdu. Doğru. Sonunda özel hat yaptılar, yine metro adı altında tramvaylara döndüler. Kabataş'tan bazen Cağaloğlu'na gidiyorum. Bayağı yolcu yükü kaldırıyor.

Berceste dedi ki...

Gene hem tarih, hem görüntü, hem de anılarla dolu harika bir yazı olmuş Akın amca. Teşekkürler hepsi için! Ben troleybüsleri hatırlıyorum. Tepesindeki antenleri düşünce yanardınız yolda bekle Allah bekle! Babamlardan da hep tramvayları duyar, merak ederdim taaa ki İstiklal Caddesi'ne konuluncaya kadar. Eskiden çocuklar arkasına asılırmış, hatta dedem de bir dönem biletçi olarak çalışmış :) Yalnız, tünel sanıyorum ki bizde ilk! Avrupa'daki ilk metro bizdekiymiş eğer yanlış bilmiyorsam. İETT'ye ait bir de müze olması lazım, sanıyorum Asya yakasında. Eski tramvayları gidip orada görmek lazım!

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek;
Yeni nesil nereden gelindiğine değil bugüne bakıyor. Tramvayda neymiş diye merak bile etmiyorlar. İş bizlere düşüyor. Alacaksın torunu, müze müze gezeceksin ki o da bizim yaşımıza geldiğinde cocuğunu, torununu alsın büyük dedeler bu araçlara mı biniyormuş desinler.

B5 dedi ki...

Sevgili PuntoBey Amca,

Yayinlanamayan yorumlar konusundaki yazinizi simdi okudum.
Özür yazisi ne demek, rica ederim. Bi sizin inceliginiz... :)
Yazinizi daha önceden görseydim muhakkak daha önce yazardim.

Bu iki boyutlu ortamda hersey mümkün. Ayni cümlenin farkli tonlanmada okunmasi bile farkli anlamlar veriyorken burada düsündüklerimizi tam olarak anlatabilmek bir sans. Kaldi ki bunu elimizdeki bu yeni teknoloji sayesinde yapmaya calisiyoruz.

Demek isteyecegim, siz icinizi rahat tutun. Bu tür minik sorunlar sürekli olacaktir. Hic ama hic problem degil..

Ben sizi okumaktan büyük zevk aliyorum. Bu da hep böyle devam edecek..

Sevgilerimle,

Punto dedi ki...

Sevgili B5;

Beni okuduğunuz için teşekkür ederim. Ben de sizin yazılarınızı okuyorum. Bazı konuları anlamasam bile. Müzikle, dansla ilginiz dikkatimi çekiyor.
Tüm günlüklere bakmaya çalışıyorum. Bir nevi gazetecilik merakı ile. Bir ricam var. Lütfen punto amca olarak kalayım. Beyli hitap şekli bana göre değil.
Yorumlar günlüklerde iletişimi sağlıyor ve bana göre çok önemli. Yorumların girmemesi konusundaki titizliğim bundan.