19 Şubat 2007

Türkçemize neden saygılı olmalıyız?

İnsan yapısında belirgin bir özellik vardır: Paylaşma duygusu. Dikkat edin etrafınıza. Saçınızı yeni mi yaptırdınız, dostlarınızla paylaşmak istersiniz. Güzel bir kitap mı okudunuz. Onu da birilerine önererek paylaşırsınız. Güzel bir film, dizi ya da ne bileyim her hangi bir şey. Gezdiğiniz yerler. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Hayatımıza giren internete de çok önemli bir buluş demiştik. Önemliydi; zira orada bilgi paylaşılıyordu.
E-postalar da bir şeylerin paylaşılması isteğinden doğmamış mı? Onlarca e-posta internet ortamında dolaşıyor. Size bir e-posta geldiğinde beğenirseniz siz de dostlarınızla paylaşıyorsunuz o konuyu.
Emekli olunca tanıştım internet günlükleriyle. Önce Berceste'nin internet günlüğüne merhaba dedim. Dilek, yabancı bir ülkede yaşarken gördüklerini kıyaslama yaparak paylaşıyordu sizlerle. Sonra Berceste’nin adres listesinden sizlere ulaştım.
Kiminiz günlük yaşantınızı, kiminiz yaptığınız yemek tariflerini, kiminiz duygularını paylaşıyordu dostlarıyla. Tanımadan, uzaktan uzağa.
Eski dönemlerde aileler bir arada yaşardı. Ben de çocukluğumu böyle bir evde geçirdim. Annem, babam, kardeşlerim, dayılarım, dayılarımın çocukları, gelinler ve akrabalar. Her şey paylaşılırdı akşamları. Şakalar yapılır, gülünür, konuşulurdu.
Şehir hayatı aileleri küçülttü, bir apartman dairesine, televizyon başına hapsetti. İnsanlar birbirlerinden koptu. Ne komşuluk kaldı ne bir şey. Vaktiyle paylaşılan bir çok şey paylaşılamaz oldu.
İşte ben diyorum ki bu internet günlükleri bu boşluğu dolduruyor, iyi de oluyor. İnsanlar paylaşma duygusunu doya doya tadıyorlar.

Dikkati çeken Türkçe yanlışları

İnternet günlüklerini okumaya başladığımda bir şey dikkatimi çekti. Bir kısım günlükcüler yazılarında Türkçeye dikkat ediyorlar, bir kısmı dikkat ediyor ama hatalı da yazıyor – benim gibi – bir kısmı klavyelerden ötürü sıkıntı çekiyor, bir kısmı da hiç dikkat etmiyor.
Bakın ben yıllarca gazetelerde çalıştım, sayfalar hazırladım. Sayfaları yaparken bir kamu görevi yaptığımızı hiç unutmadık. İnsan evinde yazacağı bir yazıda istediğini yapabilir. Kimsenin o yazıya karışma hakkı yoktur. Ama bir gazete hazırlıyorsanız, bu gazete binlerce kişiye ulaşıyorsa bazı kurallara uymanız gerekir. Neden? Dilde birliği sağlamak için. Zira dilde sağlanan birlik, bir millet olmanın önemli faktörlerinden biridir de ondan.

Yazılardaki sorumluluk

Gelelim internet günlüklerine. Günlükler de aynen gazeteler gibi bana göre. Zira yazdıklarınızı bir çok kişiye yayıyorsunuz. Evde yazdığınız bir yazıda birilerine hakaret edebilirsiniz ama internet günlüklerinde edemezsiniz. Bu açıdan baktığınızda dili de istediğiniz gibi kullanmamanız gerekir. Bu yazıların bir çok kişi tarafından okunacağını düşünürseniz, kendinizi dil konusunda sorumlu hissetmeniz önem kazanır.
Telefonla atılan mesajları bu kapsamın dışında tutuyorum. Telefon mesajı iki kişi arasındaki bir haberleşme. Günlükler öyle değil. Bilmediğiniz bir çok kişi, genç, ihtiyar sizi okuyabilir.
Evde istediğiniz gibi giyinir dolaşırsınız ama dışarıya o şekilde çıkabilir misiniz?

Dilek’le bu konuda ne yapabiliriz diye konuştuk. "Bir grup kurup dil konusunda bir kampanya yapabiliriz" dedi. "İyi olur" dedim. Harekete geçtik.
Her yeni başlayan işteki karışıklığı yaşadık ilk zamanlar. Herkesin katılmak istemesi çok güzel. Bizim düşüncemiz şöyle:

* Hiç kimse kimseye sen şöyle yazdın, ben şöyle yazdım ikazında bulunmayacak.
* Amacımız tartışmak değil. Amacımız dili düzgün kullanmak.
* Bunun için kuralları hatırlayacağız, örnekler bulacağız, tüm bunları ortaya dökeceğiz.

* İsteyen faydalanacak, isteyen bildiğini okuyacak.
* Burada önemli olan Türkçemize ve birbirimize karşı saygıyı koruyabilmek.

Anket hazır, oy verebilirsiniz

Sağ olsun Dilek anket bölümünü halletti. Kampanyanın ismini belirlemek için http://turkcemiz.dnsalias.net/ 'den
oy verebiliyorsunuz. Ankete herkese katılabiliyor.

4 yorum:

Tijen dedi ki...

Projeyi özetlediğiniz için teşekkürler. Ben 'blog'dan çok internet günlüğü demeye çalışıyorum bizim sitelere. Neticede bunlar birer günlük, içeriği ne olursa olsun. Belki tam ifade etmiyor olabilir, yine de daha yakın buluyorum kendime.
Dediğiniz çok doğru, kişisel ikazlar (kimilerimiz istese de) projeyi amacından saptırır. Kırmadan, kırılmadan, olabildince çok şey öğrenerek sürdürmek en iyisi. Öğretmek demek istemiyorum, çünkü ancak doğruyu yaparak örnek olabiliriz. Toprağı bol olsun dedeciğim kardeşime 'ablanı numune al evladım' diyerek nasihatte bulunmuştu. Biz de dili doğru kullananları örnek almalı, olabildiğince doğru ve düzgün bir dille kendimizi ifade etmeliyiz ki birileri de bizi 'numune' alsın.
Daha önce de söylediğim gibi, üzerime düşeni yapmaya hazırım.
Tijen

Punto dedi ki...

Asıl ben teşekkür ederim dil konusundaki duyarlılığınız için Sevgili Tijen.
Çuvaldızı kendime batırdım ve metindeki tüm blog kelimelerini internet günlüğü yaptım. Böylece ilk hamleyi sayenizde yapmış oldum. Umarım bu hassasiyet tüm günlükçülere yayılır, sonraki nesillere örnek olurlar.

Berceste dedi ki...

Akın amca, nereden yola çıkarak nereye geldiğimizi ve neden internette günlüklerimizi yazarken dilimizi doğru kullanmamız gerektiğini çok güzel özetlemişsiniz. Teşekkürler.

Bir de şunu hatırlatmak istiyorum. Hiçkimse mükemmel değildir. Hatalar mutlaka olacaktır! Önemli olan hataları düzeltebilmek ve düzeltmeye niyetli olmak değil mi? Hastalıklarda bile ilk adım iyileşmeyi istemekle başlıyor.

Punto dedi ki...

Evet Sevgili Dilek.Önemli olan hata yapmak değil, az hata yapmayı öğrenmek. Dikkat! Dikkat! Dikkat. Biz bu kampanya ile dostlarımıza dikkat etme konusunda bir şeyler aşılayabilirsek günlük hayatlarında başarılı olmaları için önemli bir anahtar vermiş oluruz. Bu da bu işin en önemli yanı. Hem Türkçeyi düzgün kullanmak hem de başarıya giden yolu açmak.