21 Mart 2008

YIKILMADIK....DAYAKTAYIZ!...

Benim de kapatmayla ilgili ciddi sıkıntım var ve ben de baba yasayı değiştirmek istiyorum. Anayasanın anansını ağlatmakla mesailerinin tamamını dolduranlar, henüz baba yasaya ulaşamadıkları için, yani vakit varken, sıra gelmemişken derdimi sunmak istiyorum…
Evet kapama ile ciddi sıkıntılarım var… Gözümü kapar kapatmaz aynı sahneler tekrarlanıyor… Aynı filmi, aynı acıyı, aynı vurdum duymazlığı görüyorum… Bu akıl tutulmasını, bu karanlık hırsı anlayamıyorum…
Bilmeyen, bilmediklerini sormayan, sormadıkları için doğruyu bulamayanların baş rol oynadığı bir medyada hâlâ ayaktayız.. Yıkılmadık.. Ama hâlâ dayaktayız…
Başsavcı memleket ahalisinin % 46.5 ini, yaklaşık 16 milyon oy alan bir partiyi nasıl kapatabilir miş?.. Yüksek oy oranı kapatılmayı zorlaştırmaz ki! Kolaylaştırır… Yani korunması gereken ve korunmağa çalışılan Laik Demokratik ve hukukun üstünlüğünü benimseyen bir sosyal devlet sistemi değil mi? Oy oranı çok düşük partilerden rejime karşı gelmesi beklenen tehlike daha az olmaz mı? Oy çokluğu tehlikeyi büyütür.. Haklılığı büyütmez… Meclise bakın.. Eller havaya... Kanun tavaya… Başbakan “sus” emri veriyor vicdanı hür milletin tekilleri (onlar kimseye benzemez tek tirler)susmuyor mu?
Bilmeyen, bilmeklerini sormayan, sormadıkları için doğruyu bulamayanların baş rol oynadığı bir medyada hâlâ ayaktayız.. Yıkılmadık. .Ama hâlâ dayaktayız…
Parti kapatılmasına karşı olmak, Demokrasi kültürünü benimsemiş, şeffaf olmayı özgürlüklerin nezaketi içinde sayanlar için öylesine doğal bir sonuçtur ki… Bu dünyada hukukun üstünlüğü ile siyasetin alçaklığı mukayese de edilemez… Siyaset iktidar emanet eder, devlet tapusu vermez… Avrupa’da parti kapatma yok diyenler kimler? Yalakalar.. Borazanlar.. Kendi ceplerinden başka sınır tanımayanlar… Avrupa ülkelerinde de değişik şartlarda partilerin kapatıldığını bilirler
… Söylemezler… İktidarların yarattığı medyalar partileri “ ben neymişim” körlüğüne iter… Hele devlet eli ile el koymalar… TV’leri 5 vakit kullananlar nasıl bir ölümcül hastalığa yakalandıklarını göremezler… Göremezler çünkü gerçek görüntüye engel olan yarattıkları kendi
medyalarıdır.. Ve onlar iktidar cellatları!… Ruhlarını sattıkları iktidarlar için, görevleri celladın işi kadardır… Sehpadan iner inmez sahiplerini de, dünü de unuturlar! Yeni sahiplere alkışla koşarlar… İnanılmaz olanı, aynı şeyi yeniden yapabilme, aynı itibarı yeniden yaşayabilmeleri, değil midir? Ve inanılmaz tekrar Hukuka, Üniversitelere , saldıranların ezberlediğimiz sonları! Göremediğimiz acı birliğin dirliğin güvenin bozulması, ayrılıkçığın palazlanması olmuyor mu?
Bilmeyen ,bilmediklerini sormayan, sormadıkları için doğruyu bulamayanların baş rol oynadığı bir medyada hâlâ ayaktayız.. Yıkılmadık. .Ama hâlâ dayaktayız…
Partiler siyasetin vazgeçilmez unsurlarıdır… Hiç şüphe yok… Rejimi korumakla, Cumhuriyeti korumakla görevli savcı ve yasalar demokrasiyi de korumayacak mı? Denen ne? Yasalarla siyasi partiler kapatılamaz!… Peki Siyaset Demokrasiyi kapatabilir mi?
Laik olmak kolay bir iş de değil ki! Sindirmek gerekiyor. Laik bir ülkede memleketin % 99 u müslümandır denebilir mi?… Hemen her kutsal duyguyu din üzerinden oya çevirme alışkanlığını sürdürmek, yarını nasıl güvence altına alacak ki! İşte % 46.5 şiddet kullanmaya gerek olmadan, el kaldır, el indir gücünü inanmışlığı kullananların elinde tehlikeye doğru gitmiyor mu? Şehitleri anarken bile 280 kilo kadar bir abartmayla top mermisini kaldırabilmeyi iman gücüne bağlamak şaka değilse nedir? Laiklik midir?
Laiklikte kimin dinsiz, kimin hangi dinden olduğu sorgulanamaz ki!
Benimde kapatmayla ilgili ciddi sıkıntım var. Korkuyorum ve gözlerimi kapatamıyorum.. Bir şey daha kaçacak diye… Bilmediğim bir kanun daha değişecek. Cart diye.. Geçecek..
Sisler arasındayım.. Şarkı tasalı. Sigara yasaklı ya.. Kelimeyi değiştiriyorum.!.Cigaranın zift gibi ağır dumanı içinde yırtınıyor kadın!… İçki günah ya… Duyduklarım beni bir kere daha günaha sokuyor!.. Son kadeh deyip dikiyor.. Sesi çatlamış kadının… Kredi kartı borcunu ödeyemeyen kocasının intiharından sonra borç ona kalmış.. Son durak burası! Makiyaj rezalet.. Ama gene aynı şarkı var dudaklarında..
“ Yıkılmadım…Ayaktayım…”
..............
Bilmeyen, bilmediklerini asla sormayan sormadıkları için doğruyu bulamayanların baş rol oynadığı bir medyada hâlâ ayaktayız.. Yıkılmadık. .Hâlâ bir kenara itilmişliğimize aldırmadan gerçeği kovalıyoruz.. Bir avuç kaldık.. Gene de yıkılmadık.. Bunca dayağa rağmen.. Ayaktayız.. Ama galiba son duraktayız!
.......
ALACA KARANLIK NOTU: Tarikat sarmalının son yumruğu nasıl kondu gördünüz!.. Ergenokon muydu neydi önemli değil… Ama şok sarsıcı da olsa, beklenmedik de olsa, ayaktayız… Ve yıkılmayacağız…

14 yorum:

ERDIL dedi ki...

Bu güzel yorum icin tesekkür ederim.
"Kabul edenler,etmiyenler.
Kabul edilmisdir."
Kaleminize saglik.
Saygilarla.

Punto dedi ki...

Güzel yorumunuz için biz teşekkür ederiz.

Berceste dedi ki...

Benim anlamadığım, algılayamadığım, laik olan aynı zamanda Müslüman bir Allah kulu olamaz mı? Benim bildiğim, laiklik din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır. Din kendi içerisinde, devlet yönetimi kendi içerisinde. İkisini birbirine karıştırmamak lazımdır. Hele İngiltere'de yaşadıktan sonra laikliğin önemini daha da iyi idrak ettim. Bir yurdum ailesi, üstelik eğitimli, iyi gelirli, yeni doğmuş bebekleri ülkemiz koşullarında büyümesin diye kaçıp İngiltere'ye gelmekte bulmuş çözümü. Öncesinde bir danışalım demişler. Bu sebebi duyar duymaz ilk sorum çocuğunuzu buradaki dine göre yetiştirmeye hazır mısınız oldu. Zira İngiltere'de yaşayanlar bilirler, okulda haftalık dua ile başlayan, topluca dua edilen toplantılar vardır ve hangi din mensubu olursa olsun çocuklar ona katılmak mecburiyetindedirler. Her özel dini gün için törenler yapılır ve törenlere gene öğrenciler katılmak zorundadır. Hz. İsa'nın doğumu canladırılır vs vs... Yani o aile için yağmurdan kaçıp doluya tutulmaktır durum. Ama kaçmakta bulursa insanlar çareyi ne olacaktır durum?

Punto dedi ki...

Bu konu yıllardır tartışılıyor Sevgili Dilek. Din bir çok şeyde itici güç olarak kullanıldı, kullanılmaya da devam ediyor. Bu kullanma bizde olduğu gibi Batı ülkelerinde de vardı. Onlar bu işleri tam rayına oturttular, biz henüz emekliyoruz.

ERDIL dedi ki...

Sayin Punto.
Bati ülkelerinden bir kücük örnek vermek istiyorum.Yasadigim Ülke Almanya ile ilgili.Örnegin orada da devlet ve klise vardir.Yalniz klise kendi basina bir kuvvetdir.Halkdan vergisini kendi toplar.Her calisan
kliseye vergi verir.Bunun karsiliginda da sosyal bir hizmet alir.Cocuk yuvalari,hastahaneler kimsesizlere yapilan yardimlar gibi.Bu islev devlet politikasinin
parelelinde yürütülür zaman zaman partilerinde kliseninde birbirlerine egilimi vardir.Kliseye yakin partiler gibi.
Vatandasa gelince ona verilen bir hak vardir.Inanclari karsisinda klisenin karsisinda olma hakki; derki ben ona vergi ödemek istemiyorum.Benim inanclarima karsi geliyor.O zaman kendi inanci icinde yasamaya birakilir.Bir örnek daha verebilirim.O kisi öldügü zaman cenazesi kiliseyi'mekan olarak' onu sevenleri ile paylasabilir.Fakat dini hic bir islev alamaz.Yani papaz ona son dini görevlerinde bulunmaz.O ayinde dini görevi bir baskasi üstlenir.Bu durum karsisinda sorgulayabiliriz laik bir ülkemidir yoksa degilmidir.
Saygilarla.

Adsız dedi ki...

Sayın Berceste; Sizi anlamakta asla sıkıntım olmadı…Düşüncenize saygı duyuyorum.. Galiba anlattıklarım doğru anlaşılmadı.. Dinle, dindar ile kimsenin bir derdi yok ki… O kadar yok ki size bir gün Fatih semtini gezmenizi öneririm.. Başka dinden olanlarla da halkın birebir hiçbir sıkıntısı olmamış.. Konu dinin siyasete ve çıkarlara alet edilmesi ile başlıyor. İngiltere ile Türkiye’yi karşılaştırırken haksızlık yapmamak da gerek.. Öyle bakarsanız İngiltere’de yazılı kanunlar iki de bir ek yapılan hop çıkarılan yasalar da yok! Hala Manga Carta’nın geçerli sayıldığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bunlar ayrı.
Ama siz de çok kesin bir çizgiden bahsettiniz..Din işleri ile devler işi ayrı..dediniz… Biz de o fikirdeyiz.. Diyoruz ki karışmasın… Devlet yapısını din ile ilişkilendirmeyin…
Laiklik prensibini kabul etmiş bir sistemde siyaset yapmağa kalkanların uyması gerekenler yok mu? Bilmeden mi siyasete atılıyorlar?… Değiştirilemeyecek kuralları görmeden mi bu işe soyunuyorlar.. AKP ile gelen tehlike kutsal olması gereken ve kul ile Allah arasına girilmemesi gereken bir konunun siyasete veya her hangi bir şeye alet edilmesidir.. Bunun doğru olmadığı savunuyoruz. Doğru olmadığını da görüyoruz.. Bizi bölmüyor mu? Şüpheci yapmıyor mu? Korkutmuyor mu? Gelecek ile ilgili endişelerimizi kuvvetlendirmiyor mu?
Yazımla ilgili ikinci not: Ergenekon meselesi yansımadan bir gün önce yazdığım bir yazı idi… Kredi kartları borcu sosyal yaralar açmış iken, işsizlik katlanmış iken, ayrılıkçı akımlar sokağa taşmış iken GÖZLERİMİ KAPATMAK istemiştim… Kapayınca da gördüklerim geçmiş yılların görüntüleri oluyor… Bugünün, birbirini ihbar eden, gerçeği aramayan medya mensupları oluyor.. Benim meslektaşlarım korkulu rüyam oluyor… Bilmem biraz daha açıklama şansım oldu mu?

Berceste dedi ki...

Kama amca, benim yazdıklarım size destektir, karşı amaçlı değildir. Sadece laiklik kelimesinin altını çizmek, benim algıladığım anlamının üzerinde durmak istedim. Laik olmayan ülkeler, laik geçinip bize ders vermeye kalkıyorlar ya, onu anlatmak istedim. İngiltere'de de ne kanunsuzluklar, ne yolsuzluklar oluyor... Yok birbirimizden farkımız. Gene anlatmak istediğim, uzaklardan medeni görünen ülkelerden bizler çok çok daha medeniyiz. Üstelik köklü bir tarihimiz, geçmişimiz var. Hiç yabancı hayranı olmayıp, kendi özümüzde, kendi içimizde doğruları bulmamız lazım.

Muharrem Kaptan dedi ki...

Abi kalemine sağlık.Evet bu toz duman arasında bir şeyler kaçacak.Bunlardan biri Kıbrıs'tır herhalde.Görüşmeler başladı.Özel hastanelere giden emekli ve sigortalılardan alınan katkı payı artırılıyor,vs.Benim çocukluğumda hocalar tarafından anlatılan ve bilinç altıma yerleşen bir soyleşi var aynen şöyleydi.İslamın ülkeye hakim olması için İstanbul'un caddelerinden sel gibi kan akacak.Bunu da din kitaplarına bağlıyorlardı.Şimdi Başbakan'ın onlar ve bizler diyerek halkı bölmesi bizi acaba nereye götürüyor.Fatih'e kadar gitmeye gerek yok Üsküdar'a da gelseniz sürüler halinde dolaşan kara çarşaflıları görürsünüz.Diriliş'i okuyorum şu anki görüntü Osmanlının sonuyla birebir uyuyor ama bizde uyuyoruz.Ali Kemal ler Damat Ferit ler her zaman vardı hep olacak. Bunları bilip uyanık olmazsak dsha sonra diz dövmenin faydası yok.

etki alanı dedi ki...

" Hemen her kutsal duyguyu din üzerinden oya çevirme alışkanlığını sürdürmek, yarını nasıl güvence altına alacak "

Bütün politikanın özeti bu görünüyor Punto bey..Bütün sürece baktığımda,çözümü kendi içimizde bulduğumuzu görüyorum..İnsanlar,yoksulluktan,vadedilenin peşinden gidiyor..Duymadınız mı,sokağın sesi programını arayan bir seyircinin söylediği,aslında ülkemizin,din sömürücülerinin elinde olduğunu gösteriyor.Diyor ki bu seyirci;"Aylık 150 YTL karşılığında başlarını örtmeleri isteniyor."
Yıllar öncesinde,5000 YTL karşılığında başlarını örtmeleri şartı gelen insanları dinlediğimde,tehlikeyi hissedememiş,gülmüştüm.Afaki bir hikaye gibi görmüştüm..Bu yoksullukta bu insanların ,bu şartları kabul etmelerini, bir yanım kabul edemiyor..Ama açlığı tattıran,ne zaman doyurması gerektiğini çok iyi biliyor..Zaten yarısı cahil olan halkımızın,kalan onurlarını da satın alıyorlar..
İşte! Sahte islamın doğuşudur bu..Benim dörtte birim kadar inancı olmayan insanlar,karşıma makyajla geçip,bana din kültürü hakkında ahkam kesiyor..Paranın sesi konuşuyor..Mantar gibi çoğalmalarının sebebi budur..
Bence demogoji yerine,otoriteler,buralara para akıtan Cumhuriyet karşıtı firmaların tesbitine gitmeli..Benim duyduğum bir marka firma,yılda 1.4 milyar para desteği yapıyor..
dini,sömürü haline getirdiler...
Yazık!
Yurdumuzun güzel insanları,özellikle gençlerimiz karanlık bir kuyuya gidiyorlar..
Bunların ipiyle kuyuya inilmeyeceğini anladıklarında,çok derinlerde olacaklar...
Saygılarımla...
Tülay

Punto dedi ki...

Çok haklısın Sevgili Tülay. Bir profesörün bir cümlesini hiç unutamıyorum:
"Osmanlıdan bize kalan en büyük miras, cahilliktir".

Adsız dedi ki...

DEĞERLER-DEĞERSİZLER
Fikrini yazan herkese teşekkür ederim… Okumuş olmak bile ilerlemedir!
Yazdığım ERGENEKON tutuklamalarından önce bir serzeniş idi. Medya’ya dönüktü… Biraz bir araya gelir gibi durdular.. Bu bir iki hafta kadar sürer! Gene sağırlar ortalarda kalırlar!
Bugün hâlâ dış basının hepimize akıl vermesini, bize üstten bakmasını kabullenemeyen biri olarak “bu tür yorumları neden baş tacı yaptığımızı anlamıyorum”.
İhanetin dışta da menfaate dayandığını bilmeniz gerekmiyor mu?
………………………
Oyların kime ait olduğu tasnif edilmiyor ki? Değerliler değersizler diye ayrılmıyor ki? Sadece sayılıyorlar! Yer ve zaman saklı kalsın.. Hikaye yaşanmıştır..
İlçe belediye başkanının seçim öncesi kendilerine verilen yolunuzu asfalt yapacağım sözünü hatırlatmak için bir grup mahalleli başkana çıkar…
--Bize yolumuzun asfalt yapılacağını söylemiştiniz? Hâlâ bir çalışma yok? Neden çalışmıyorsunuz?... diye sorarlar..
Başkan hoş geldiniz der.. Onları karşısına oturtur..
--Bakın ben çalışıyorum… Hemen size komşu mahallenin sokakları asfaltlanıyor..
--Evet biz de onu soruyoruz.. Neden bizimkiler asfaltlanmıyor?
--Bakın siz OY karşılığı dağıtılan hizmeti değil.. Oy karşılığı verilen parayı tercih ettiniz. Para aldınız.. Yani hizmetinizi almış oldunuz… Diğerleri hizmet istedi.. Onlara da OY’larının karşılığı hizmeti veriyoruz..
……
İşin zora girdiğini söylemek için bunca yıl beklemek gerekmiyordu… İktidar nerede ise tüm belediyeleri kazandı? Şimdi belediyeler eliyle sistemi ele geçirmiyor mu? Sivil dönüşümü hızlandırmıyor mu? Başbakanımız saklamıyor ki..% 46.5 cesaretini sergiliyor… Kömür kamyonuna valilerin oturmasını istemiyor mu? Emrediyor “Otur kardeşim şoför mahalline”
Para kimin acaba? Nereden buluyor.. Maaşından mı veriyor? Kime veriyor? İncelendi açıklandı mı? Yoksula yardım edilmesin diyen yok! Ekonomi büyüsün.... Sadaka sistemine boyun eğilmesin.. Dilenmesin benim vatandaşım… Üretelim.. Ona kömür değil, kömür alacak, araba alacak, insanca yaşacak iş verelim… Verilen ne torbalarla gelen sadaka! Alışkanlık nereye götürüyor dersiniz?… Hazır bekle.. El aç bekle..
Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin… Bunu söylediğimiz zaman alınıyorlar… Ama gerçek şu… Çaresiz kalanları anlayışla karşılamak yetmiyor.. Çare üretmek için harekete geçmek de gerekmiyor mu?. Önce tartışacağız… Birlikte karar verecek kadar konuşacağız… Sistemi tanıyacağız…
--Önce fakirleştir.. Sonra muhtaç et.. Ve ölmeyecek kadar ver… Kendine bağla…
Bir daha bakın tabloya.. Kim kime yakın… Kavradığın ve anlattığın için sana ayrıca teşekkür ederim..Tülay hanım…
Kama

Adsız dedi ki...

Eskiden sokaklarda catismalar vardi, cok kan dokuluyordu ama sanki simdiki durum ulkenin tamami icin daha tehlikeliymis gibi geliyor bana.

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Sevgili Elif. Sağ sol kamplaşmasından ülke çok zarar gördü. Bu kez dinci laik çatışmasına doğru bir gidiş var ki gerçekten daha tehlikeli.

kredi kartı borcu dedi ki...

bu adresten kredi kartınızın borcunu ogrenebilirsiniz